ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Göğüs-Kalp-Damar Anestezi ve Yoğun Bakım Derneği Dergisi - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 20 (2)
Cilt: 20  Sayı: 2 - 2014
DERLEME
1. 
Gelecek Bronşiyal Blokerlerin mi?
Does the Future Belong to Bronchial Blockers?
Tülay Hoşten, Can Aksu
doi: 10.5222/GKDAD.2014.069  Sayfalar 69 - 76 (1102 kere görüntülendi)
Akciğer izolasyonu başta torasik cerrahi operasyonları olmak üzere pek çok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu amaçla çift lümenli tüpler ve bronşiyal blokerler kullanılmaktadırlar.
Akciğer izolasyonu için ilk kullanılan tüp Carlens’tir ve günümüze değin pek çok çift lümenli tüp geliştirilmiştir. Modern anlamda bronşiyal blokerlerin ilk örneği ise Univent tüptür, ilerleyen yıllarda bağımsız bronşiyal blokerler (Arndt, Cohen, Uniblocker, EZ, Coopdech vs.) geliştirilmişlerdir. Çift lümenli tüpler bronşiyal blokerlerle karşılaştırıldıklarında, daha kısa sürede yerleştirilirler, daha az malpoze olurlar. Çift lümenli tüplerle aspirasyon daha efektiftir, istenildiğinde kolaylıkla tek veya çift akciğer ventile edilebilir. Çift lümenli tüplerin bu avantajlarının yanında bronşiyal blokerler ise zor havayolunda, obez hastalarda, postoperatif dönemde mekanik ventilasyon gerekeceği öngörülen hastalarda, intraoperatif herhangi bir dönemde akciğer izolasyonu gereken hastalarda ve çocuk hastalarda ilk seçenek olarak önerilmektedirler.
Bu derlemede akciğer izolasyonu amacıyla kullanılan havayolu gereçlerinin gelişiminden, birbirine olan avantaj ve dezavantajlarından ve kullanım önceliklerinden bahsedilecektir. Çünkü torasik anestezistler gerektiğinde her iki akciğer izolasyon gereçlerini de kullanabilecek bilgi ve deneyime sahip olmalıdırlar.

ARAŞTIRMA
2. 
Açık Kalp Cerrahisinde Üç Farklı Anestezi Tekniğinin Serebral Oksijenasyon Ve Postoperatif Nörokognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkisi
The Effects Of Three Different Anesthetic Technique On Cerebral Oxygenation And Postoperative Neurocognitive Function In Open Heart Surgery
Mihrican Koç, Süheyla Ünver, Bahar Aydınlı, Çiğdem Yıldırım Güçlü, Dilek Kazancı, Fatih Balaban, Ayşegül Özgök
doi: 10.5222/GKDAD.2014.077  Sayfalar 77 - 84 (1560 kere görüntülendi)
AMAÇ: Bu çalışmada açık kalp cerrahisinde üç farklı anestezik ilacın beyin oksijen saturasyonu üzerine etkilerinin Near–infrared spektroskopi(NIRS) ile takibi ve postoperatif nörokognitif fonksiyonlar üzerine olan etkileri sunuldu
YÖNTEMLER: Çalışmaya koroner arter baypas cerrahisi planlanan, ASA II grubu 30-65 yaş arası 62 erkek hasta dahil edildi. 2 hasta inotropik destek başlandığı için çalışmadan çıkarıldı. Operasyon öncesi tüm hastalar değerlendirilip ASEM ve MMST uygulandı. Tüm hastalarda anestezi indüksiyonu; 0,1 mg/kg midazolam, 10 μgr/kg fentanil ve kas gevşemesi için 0,6-0,8 mgr/kg roküronyum bromür, idame gerektiğinde bolus 5 μgr/kg fentanil ve 0,3 mg/kg roküronyum ile gerçekleştirildi. Olgular rasgele 3 gruba ayrıldı. Tüm gruplara rutin indüksiyon sonrası,
Grup I (Propofol Grubu, n: 20): operasyon boyunca 50-150 μgr/kg/dk propofol infüzyon
Grup II (Sevofluran Grubu, n: 20): operasyon boyunca (kardiyopulmoner baypass sırasında da) sevofluran yaklaşık 1 MAK düzeyinde açıldı.
Grup III(Midazolam Grubu, n: 20): operasyon boyunca 0,2-0,4mgr/kg/dk midazolam infüzyonu verildi.
11 dönem(bazal, entübasyon sonrası, kanülasyon öncesi, kanülasyon sonrası, baypass’a giriş, 34°C, 31°C(son ısı), 32°C, 34°C,36°’C, pompa çıkışı, cilt kapanırken) boyunca NIRS değerleri, %25 ten fazla desaturasyon ve arteryal kan gazı değerleri kayıt edildi.
Postoperatif entübe olarak yoğun bakıma götürülen hastaların ekstübasyon süresi, yoğun bakımda kalış süresi ve hastanede kalış süresi kayıt edildi.
Tüm olgulara preoperatif 24 saat önce, postoperatif 1,2,3,4 ve 5. günlerde ASEM ve MMST uygulandı.

BULGULAR: Üç grubun demografik verileri ve kan gazı değerlerinde gruplararası fark bulunmadı. MMST ve ASEM değerlendirmeleri hiçbir ölçüm döneminde gruplar arasında farklı bulunmadı. MMST Değeri sadece postoperatif 1. günde anlamlı olarak düştü (p < 0.01) ASEM testinde hiçbir ölçüm döneminde grup içi fark bulunmadı. SR02 –sol, SR02- sağ, rO2-sol, r02-sağ değerlerinde tüm ölçüm dönemlerinde gruplararası fark bulunmadı. Bu dört parametrenin grup içi değerlendirilmelerinde, özellikle soğuma dönemlerinde olmak üzere her üç grupta da düşme gözlendi ancak bu düşme gruplararasında benzer bulundu.
Sağ ve sol rO2 değerlerinde %25’ten fazla azalma olan grup ile %25’ten fazla azalmanın görülmediği grup arasında post-op MMT ve ASEM düzeyleri yönünden istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmedi.

SONUÇ: Bu çalışmada; kardiyopulmoner baypas sırasında NIRS ile beyindeki doku oksijen satürasyonunu takip ederek, postoperatif nörokognitif fonksiyonlar açısından üç değişik anestezik ajan arasında fark olmadığını düşündük. Ancak nörokognitif fonksiyonların daha hassas olarak ölçülmesi ile farklı sonuçlara ulaşmak mümkün olabileceğinden ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

3. 
Kardiyopulmoner Baypas Ameliyatlarında Heparinizasyon Güvenliği Açısından Taze Donmuş Plazmanın Etkinliği Var mıdır?
Is There any Effectiveness of Fresh Frozen Plasma on Safe Heparinization Given During Cardiopulmonary Bypass Operation?
Mustafa Esat Cilcan, Ayfer Açıkgöz, İsmail Haberal, Pınar Turgut, Kamil Karaoğlu, Bora Aykaç
doi: 10.5222/GKDAD.2014.085  Sayfalar 85 - 90 (2533 kere görüntülendi)
AMAÇ: Çalışmamızda kardiyopulmoner baypas (KPB) sırasında, ilk heparinizasyon dozu öncesi verilen taze donmuş plazmanın (TDP) olası heparin direnci (HD)’ne karşı yeterli heparinizasyonun sağlanmasındaki etkinliğini literatürler eşliğinde araştırmayı amaçladık.
YÖNTEMLER: Enstitü Etik Kurulu’nun ve hastaların onayı alındıktan sonra ameliyatlarında kardiyopulmoner baypas uygulanan, 18 yaşından büyük toplam 50 olgu çalışmaya alındı. Hastalar rastgele 25’er kişilik iki gruba ayrıldı. Karaciğer ve böbrek yetersizliği olan hastalar çalışmaya alınmadı. Olguların vücut ağırlıkları, yaşları ve heparin öncesi ACT değerleri kaydedildi. Heparinizasyondan 15-30 dk. önce; 2 ünite “Taze Donmuş Plazma” (TDP) verilen olgular “Çalışma grubu” (ÇG); TDP verilmeyen olgular “Kontol grubu” (KG) olarak adlandırıldı. Heparinizasyon için Nevparin® (5000 İ.Ü./ mL heparin sodyum) (300 Ü/Kg) İV verilişinden 4-6 dk. sonra kontrol ACT’lerine bakıldı (Actalyke Mini II ACT Analyzer Helena Lab.) ve takiben her 30 dk.’da bir ACT’ler yinelendi ve kaydedildi. ACT 420 sn.’nin altında bulunan hastalara “Heparin Doz Cevap Eğrisi”ne göre ek doz heparin verildi.
BULGULAR: Her iki grup arasındaki yaş, vücut ağırlıkları, başlangıç ACT’leri arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. İki grup arasında ilk doz heparinizasyondan yaklaşık 4 dk. geçtikten sonra ölçülen ACT’ler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı. Çalışma grubunda 650.74±244.81 sn. bulunurken KG’de 505.92±159.78 sn. bulundu (p = 0.018). İlk doz heparin uygulamasından yaklaşık 4 dk. geçtikten sonra ölçülen ACT değerlerine göre iki grup arasındaki ek doz heparin gereksinimi farkı istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Çalışma grubunda % 4, KG’de hastaların % 24’üne ek doz heparin uygulaması gerekmiştir (p = 0.042). İlk yarım saatte gereksinim duyulan ek doz heparin miktarları arasında istatistiksel olarak fark yoktu.
SONUÇ: Tanısının, tedavisinin zaman alıcı ve ölüm riskinin yüksek olması nedeniyle “HD”nin önlenebilmesi ya da daha kolay denetlenebilir duruma gelmesi için özellikle acilen pompaya girilmesi gereken durumlarda ve sık ACT ölçülemediği ya da ACT ölçüm cihazının kalibrasyonundan şüphe duyulan durumlarda heparinizasyon güvenirliği açısından tam doz heparinizasyon öncesi yaklaşık 2 ünite TDP verilmesinin uygun olduğu kanısına varıldı.

4. 
Kalp Cerrahisi Sonrası Ağrı ve Sedasyon: Deksmedetomidin, Midazolam/Fentanil ve Midazolam /Deksketoprofen Trometamolün Karşılaştırılması
Sedation And Analgesia After Cardiac Surgery: Comparison Of Dexmedetomidine, Midazolam /Fentanyl And Midazolam/Dexketoprofen Trometamol
Sezer Karabulut, Zeliha Tuncel, Türkan Kudsioğlu, Filiz İzgi Çoşkun, Nihan Yapıcı, Yasemin Altuntaş, Fatma Ukil, Hakan Nuraç, Mesut Öterkuş, Zuhal Aykaç
doi: 10.5222/GKDAD.2014.091  Sayfalar 91 - 98 (1602 kere görüntülendi)
AMAÇ: Çalışmamızda kalp cerrahisi uygulanan hastalarda deksmedetomidin, midazolam / fentanil ve midazolam/ deksketoprofen trometamolün postoperatif ağrı, sedasyon, ekstübasyon süresi ve hemodinami üzerine etkilerinin karşılaştırılarak erken postoperatif dönemde en etkin analjezi ve sedasyon yönteminin belirlenmesi hedeflenmiştir.
YÖNTEMLER: Çalışmamıza kalp cerrahisi uygulanmış toplam 75 hasta alındı. Grup I: Deksketoprofen trometamol +Midazolam (n: 25), Grup II: Fentanil+ Midazolam (n: 25) ve Grup III: Deksmedetomidin (n: 25) olarak ayrıldı. Grup I' e midazolam 0.03mg/kg/sa ve deksketoprofen trometamol 25-50 mg, Grup II' ye midazolam 0.03 mg/kg/sa ve fentanil 2 mcgr/kg/sa, Grup III’e deksmedetomidin HCL 0,3-0,5mcg/kg/sa infüzyonu verildi. Hastaların kalp atım hızı (KAH), ortalama arteriyel kan basıncı (OAB), arteriyel kan gazı değerleri kaydedildi. Postoperatif ağrı değerlendirilmesi görsel (Visuel Analog Skalası-VAS), postoperatif sedasyon değerlendirilmesi Ramsay Sedasyon Skalası (RSS) ile yapıldı. Hastaların ekstübasyon ve postoperatif yoğun bakımda ve hastanede kalış süreleri kaydedildi.
BULGULAR: : Grupların ekstübasyon süreleri, yoğun bakımda kalış ve hastanede yatış süreleri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir(p>0,05). VAS değerlendirilmesinde ekstübasyondan 30 dakika sonra (T4) ve 4 saat sonra (T5) anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0,05). Postoperatif yoğun bakıma geliş döneminde (T0) değerlendirilen RSS skorları anlamlı farklılık göstermektedir (p < 0,01). Grup I ve Grup II T2 ve T3 RSS skorlarının Grup III’ den anlamlı yüksek olduğu saptanmıştır (p: 0,001; p: 0,001).
SONUÇ: Deksmedetomidinin kalp cerrahisi sonrası RSS skorundaki anlamlı fark ile postoperatif solunumu deprese edici etkisi olmadan sedasyon sağlaması, analjezik etkisi ile postoperatif sedasyon ve analjezide midazolam/ fentanil ve midazolam/ deksketoprofen trometamole göre daha uygun bir ajan olduğu düşünmekteyiz.

5. 
İnternal Juguler Venin Kesit Alanına Trendelenburg Pozisyonunun, Pozitif İntratorasik Basıncın ve Baş Rotasyonunun Etkileri
The Effects of Trendelenburg Position, Positive Intrathoracic Pressure and Head Rotation on Cross-sectional Area of Internal Jugular Vein
Mehmet Sargın, Ahmet Topal, Celalettin Altun, Aybars Tavlan
doi: 10.5222/GKDAD.2014.099  Sayfalar 99 - 105 (1270 kere görüntülendi)
AMAÇ: Santral venöz kateterizasyon bir çok klinisyenin günlük pratiğinde önemli yer tutan girişimsel bir işlemdir. Bu işlem için bir çok yolla kullanılabilinirken en çok tercih edilen yol internal juguler vendir. Bu işlemin daha kolay ve daha az komplikasyonlu geçmesi için bir çok manevra ve pozisyon denenmiş olup bizde çalışmamızda bu pozisyon ve manevraların kombinasyonu ile sağ internal juguler venin kesit alanına etkilerini değerlendirdik.
YÖNTEMLER: 30 sağlıklı gönüllü çalışmaya dahil edildi. Supin, 20 ˚ trendelenburg, maneul hepatik kompresyon, simule valsalva manevrası ve 0˚,15˚,30˚,45˚ ve maksimum baş rotasyonları kombine edilerek sağ internal juguler ven kesit alanı ve internal juguler venin karotis arter üzerine binme yüzdesi değerlendirildi.
BULGULAR: Tüm ölçüm kombinasyonlarında 30˚ ve üstü derecelerdeki baş rotasyonlarında anlamlı bir kesit alanı artışı tespit edilememesine (p>0,05) rağmen internal juguler venin karotis arter üzerine binme yüzdesi 30˚ ve üstünde ciddi artışlar göstermektedir (p˂0,05). Manevraların karşılaştırılmasında simule valsalva manevrası ile en geniş internal juguler ven kesit alanı elde edilirken yine 20˚ trendelenburg pozisyonunda supin pozisyonundaki ölçümlere göre daha geniş bir internal juguler ven kesit alanı tespit edildi.
SONUÇ: Sonuç olarak bulgularımız; <30˚ baş rotasyonu, valsalva manevrası ve 20˚ eğimli trendelenburg pozisyonu ile daha geniş bir internal juguler ven kesit alanın daha güvenli bir şekilde elde edilebileceğini göstermektedir.

6. 
Hastanemizde Kalp Cerrahisi Geçiren Hastalarda Postoperatif Mortalite ve Morbiditenin EuroSCORE ile değerlendirilmesi
The evaluation of postoperative mortality and morbidity with EuroSCORE in patients who underwent cardiac surgery in our hospital
Sinan Tıraş, Türkan Kudsioğlu, Zeliha Alıcıkuş, Nihan Yapıcı, Filiz İzgi Coşkun, Yasemin Altuntaş, Soner Arslantürk, Zuhal Aykaç
doi: 10.5222/GKDAD.2014.106  Sayfalar 106 - 112 (1380 kere görüntülendi)
AMAÇ: Çalışmamızda açık kalp cerrahisi geçiren hastaların preoperatif özelliklerinin, yandaş hastalıklarının, ekstübasyon sürelerinin mortalite ile morbiditeye etkisini ve EuroSCORE ile ilişkisini değerlendirmeyi amaçlandık.
YÖNTEMLER: Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Hastanesinde hastane bilimsel kurul onayı alındıktan sonra, 2012-2013 yılları arasında açık kalp cerrahisi geçirecek17-82 yaşlarında 668 hasta prospektif olarak takip edildi. Hasta özellikleri, yandaş hastalıklar, ameliyat tipi, kros klemp ve pompa süreleri, inotrop ilaç ve intraaortik balon kullanımı, koroner anastomoz sayıları, ekstübe edilme, yoğun bakımda ve hastanede kalış süreleri ve EuroSCORE değerleri kaydedildi ve karşılaştırıldı.
BULGULAR: Gerçekleşen mortalite (% 3,1) ile EuroSCORE mortalite oranları (1,73±1,26) arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görüldü(p<0,01). Kaybedilen hastaların EuroSCORE ile öngörülen mortalite oranları belirgin olarak yüksekti (3,71±3,01). EuroSCORE mortalite oranı 1,75 ve daha yüksek olan olgularda; mortaliteyi öngörme duyarlılığı % 80.95; pozitif kestirim değeri %8.54 ve negatif kestirim değeri % 99.15 olarak saptandı. Receiver Operating Characteristic(ROC) eğrisi altında ölçülen alan % 78.8, standart hatası % 4,7 idi.
SONUÇ: Hastaların preoperatif risk faktörleri ve cerrahi ile gelişebilecek komplikasyonların iyi analiz edilmesi mortalite ve morbiditenin azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Çalışmamızda hastanemiz hasta popülasyonunda mortalite ve morbiditeyle ilişkili faktörlerin, literatürdeki bulgularla benzer olduğunu gözlemledik. EuroSCORE risk skorlama sisteminin uygulanabilir ve güvenilir olduğunu, yüksek riskli hastaların belirlenerek uygun anestezi ve yoğun bakım yönetiminin önemli olduğu kanısına vardık.

OLGU SUNUMU
7. 
Sol Pnömonektomi Sonrası Ani Kollaps: İyatrojenik Bir Komplikasyon
Sudden Collapse After Left Pneumonectomy: An Iatrogenic Complication
Cengiz Şahutoğlu, Zeynep Pestilci, Seden Kocabaş, Fatma Zekiye Aşkar, Ayşe Gül Çevik
doi: 10.5222/GKDAD.2014.113  Sayfalar 113 - 117 (1790 kere görüntülendi)
Pnömonektomilerden sonra komplikasyon oranları cerrahi ve anestezideki gelişmelere rağmen oldukça yüksektir. Bu oran çeşitli yayınlarda %11 ile 50 arasında değişmektedir. Bu komplikasyonların çoğu fatal olmayıp, oluşmadan önlenebilmektedir. İntraoperatif dönemde gelişen masif kanama, kardiyak herniasyon, mediastinal kayma, pnömotoraks ve malign aritmi gibi komplikasyonlara hızlıca tanı konulup tedavi edilmelidir. Biz bu olgu sunumunda iyatrojenik olarak gelişen ve toraks tüpü klembinin aniden kaldırılması ile kollaps gelişen intraoperatif mediastinal kayma olgusunu sunuyoruz.

8. 
Ekstrakorporeal Dolaşım Sırasında Gelen Masif Akciğer Ödemi
Massive Pulmonary Eden During Extracorporeal Circulation
Güray Demir, Bedih Balkan, Murat Doğan, Halil Çetingök, Gülay Eren, Zafer Çukurova, Oya Hergünsel
doi: 10.5222/GKDAD.2014.118  Sayfalar 118 - 120 (1422 kere görüntülendi)
Pompa akciğeri; kardiyopulmoner baypas sonrası immün sistemin aktivasyonu sonucu görülen klinik bir akciğer ödemi tablosudur. Sıklıkla ameliyat sonrası yoğun bakım ve servis takiplerinde görülür. Kalp-akciğer pompası sırasında ya da hemen sonrasında klinik olarak gözlenmesi enderdir. Bu sunuda; koroner arter baypas ameliyatı sırasında, beklenmedik, ani ve masif gelişen bir akciğer ödemi tartışılmıştır. Hastada kardiyopulmoner baypas sonrasında gelişen akciğer ödemi uygun medikal tedavi ve mekanik ventilasyon desteği ile başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir.

9. 
Kardiyak Yaralanmanın Ayırıcı Tanısında İntraoperatif Transözofageal Ekokardiyografi
Intraoperative Transesophageal Echocardiography In Differential Diagnosis of Cardiac Injury
Alper Kararmaz, Ayşe Duygu Kavas, Mustafa Kemal Arslantaş
doi: 10.5222/GKDAD.2014.121  Sayfalar 121 - 124 (1066 kere görüntülendi)
Nuss operasyonu ile intratorasik yerleştirilen barın çekilmesi esnasında kardiyak ve pulmoner yaralanma görülebilecek komplikasyonlar arasındadır. Bu olgu sunumunda Nuss operasyonu sonrası bar çekilmesi sırasında abondan kanaması ve kardiyak yaralanma şüphesi olan bir hastada transözofageal ekokardiyografi (TÖE) ile kardiyak yaralanmanın nasıl değerlendirildiğinin irdelenmesi ve nonkardiyak cerrahide TÖE monitorizasyonunun öneminin vurgulanması amaçlandı. İntraoperatif akut hemodinamik instabilitenin etyolojisinin araştırılmasında TÖE çok yararlı bir görüntüleme yöntemidir. Fakat özellikle kardiak yaralanma olduğu düşünülen olgularda volüm replasmanı yapıldıktan sonra ekokardiyografik değerlendirmenin yenilenmesinde fayda olabilir. Özellikle kardiak morfolojide değişikliğe neden olabilecek yandaş patolojilerin varlığında TÖE incelemesi daha dikkatli yapılmalı ve tanı için klinik bulgular da mutlaka değerlendirilmelidir.

10. 
Akut Solunum Yetmezliği Gelişen Bir Akalazya Olgusu
A Case of Achalasia With Acute Respiratory Insufficiency
Tolga Tezer, Erkan Dikmen, Nedim Çekmen, Volkan Baytaş
doi: 10.5222/GKDAD.2014.125  Sayfalar 125 - 128 (1447 kere görüntülendi)
Akalazya özafagus gövdesinde peristaltizm yokluğu ve yutma esnasında alt özafagus sfinkterinde yetersiz gevşeme ile karakterize motilite bozukluğudur. Biz bu olgu sunumunda ani gelişen stridor ve solunum yetmezliği ile takip edilen, nadir fakat ölümcül olabilecek akalazyalı bir olguyu sunmayı amaçladık. 59 yaşında erkek hasta yemek yemesini takiben ani gelişen stridor, solunum sıkıntısı ve retrosternal ağrı şikayetleriyle acil servise getirildi. Elektif şartlarda çekilen servikal ve torakal bilgisayarlı tomografisinde özafagus çapının arttığı, mediyastenin genişlediği ve özafagusun besin artıkları ile dolu olduğu gözlendi. Dilate olan özafagusun hem trakea hem de ana broşlara bası uygulayarak lümenlerini kısmen daralttığı izlendi. Bu bulgular doğrultusunda akalazya tanısı konan ve yoğun bakım ünitesinde tedavi edilen hasta elektif cerrahi tedavisi edilmesi planlanarak taburcu edildi.

11. 
Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu Sonrasında Gelişen İnfektif Endokarditli Aort Kapak Cerrahisinde Anestezi Yönetimi
Anesthetic Management in Aort Valve Surgery with Infective Endocarditis Following Transcatheter Aortic Valve Implantation
Elvin Kesimci, Tülin Gümüş, Serkan Taştan, Abdülkadir But, Orhan Kanbak
doi: 10.5222/GKDAD.2014.129  Sayfalar 129 - 132 (1235 kere görüntülendi)
Giriş: Transkateter aort kapak implantasyonu (TAVI) belirgin ko-morbiditeler nedeniyle cerrahi riski oldukça yüksek, ciddi, kalsifik aort stenozu olan yaşlı popülasyonda, alternatif bir tedavi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, işlem sırasında ve sonrasında gelişebilecek problemler TAVI' nin başarısını olumsuz etkileyebilir. TAVI sonrası infektif endokardit gelişen ve cerrahi aort kapak replasmanına alınan bir hastada anestezik yaklaşımımızı sunmak istedik.
Olgu Sunumu: : 75 yaşında, 5 ay önce TAVI geçirmiş bayan hasta çarpıntı, nefes darlığı ve ateş şikayetleri ile hastaneye başvurmuştur. Kan kültürü Enterococcus faecalis için pozitif olan hastaya infektif endokardit tanısıyla antimikrobiyal tedavi başlanmıştır. Sonrasında akut akciğer ödemi ve asidoz nedeniyle entübe edilen hasta diyalize de alınmıştır. Yapılan transözefageal ekokardiyografide (TEE); implante edilmiş aortik kapağın sağ ucunda vejetasyon saptanması üzerine hastaya aort kapak replasman cerrahisi uygulanmasına karar verildi. Operasyon sonunda, hasta inotropik destek tedavisi ile yoğun bakım ünitesine alındı. Ancak, hastanın hemodinamik instabilitesi ve ritm bozuklukları ısrarla devam edince hastaya intraaortik balon pompası takıldı. Postoperatif dönemi düşük kardiyak output ve organ yetmezlikleri ile seyreden hasta postoperatif 10. saatte tüm destek tedaviye rağmen kaybedildi.
Sonuç: TAVI sonrası protez kapak endokarditinin insidansı % 0.5 olarak bildirilmektedir. Ancak bu komplikasyona bağlı mortalite oranları % 30-50 arasında değişmektedir. Bu nedenle bu hastalarda acil açık kalp cerrahisi için özenli bir anestezi planına ihtiyaç duyulmaktadır.

EDITÖRE MEKTUP
12. 
İlginç Bir İnhaler Cihaz Kazası; Çivi Aspirasyonu Olgusu
An Interesting Inhaler Accident; Nail Aspiration Case
Ali Kılıçgün, Tanzer Korkmaz, Murat Bilgi, Dilşad Özkök
doi: 10.5222/GKDAD.2014.133  Sayfalar 133 - 134 (1040 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale