1. | Kapak Cover Sayfa I (521 kere görüntülendi) |
2. | İçindekiler Contents Sayfalar II - V (672 kere görüntülendi) |
3. | Yayın Politikaları ve Yazım Rehberi Publication Policies and Writing Guide Sayfalar VI - XI (498 kere görüntülendi) |
ARAŞTIRMA | |
4. | Kardiyak Cerrahi Geçiren Hastalarda RIFLE, AKIN ve KDIGO Sınıflamalarının Karşılaştırılması Comparison of RIFLE, AKIN and KDIGO Classifications in Patients with Cardiac Surgery Yasin Levent Uğur, Arzu Açıkel, Tülün Öztürk, Funda Yildirim, Dilşad Amanvermez Şenarslan, Beyhan Cengiz Özyurt, Melek Çividoi: 10.5222/GKDAD.2020.86547 Sayfalar 1 - 9 (1144 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyopulmoner baypass (KPB) sonrası oluşan akut böbrek hasarı (ABH) sık görülmektedir; bu durum erken ve geç postoperatif sonuçlar üzerinde ciddi etkiler oluşturmaktadır. Bu retrospektif çalışmanın birincil amacı KPB eşliğinde kardiyovasküler cerrahi geçiren ve böbrek fonksiyonları normal olan hastalarda RIFLE, KDIGO ve AKIN sınıflamaları aracılığı ile cerrahi sonrası akut böbrek hasarı insidansının saptanması ve akut böbrek hasarı gelişiminde rol alan risk faktörlerinin belirlenmesidir. Sekonder amacı ise bu üç sınıflamanın ve risk faktörlerinin erken mortalite ile ilintisini saptamaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde 2011-2015 tarihleri arasında KPB eşliğinde kardiyovasküler cerrahi geçiren ve sonrasında Kalp Damar Cerrahisi yoğun bakımda izlenen hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenerek 353 hasta çalışmaya dahil edildi. Araştırmaya dahil edilen her hastanın operasyon öncesi demografik bilgileri, operasyon tipi, hemoglobin, hemotokrit düzeyleri, kreatinin değerleri kaydedildi. Postoperatif dönemde serum kreatinin değeri ve idrar çıkış miktarı kullanılarak günlük olarak RIFLE, KDIGO ve AKIN skoru belirlendi. Verilerin değerlendirilmesinde ROC analizi ve logistik regresyon analizi kullanıldı. BULGULAR: Araştırma grubumuzda KDIGO ve AKIN sınıflamalarına göre %28.6’sının RIFLE sınıflamasına göre ise %29.4’ünün herhangi bir ABY evresinde olduğu bulundu. Çalışmamızda RİFLE, AKIN ve KDIGO sınıflamalarına göre böbrek yetmezliği gelişimi ile ileri yaş, CABG ve kapak cerrahisinin birlikte yapılması, uzun pompa süresi, düşük preoperatif hemoglobin düzeyi, yüksek bazal kreatinin değeri, yüksek peroperatif kan transfüzyonu, uzun süre yoğun bakımda kalış arasında anlamlı ilişki olduğu gösterildi. Çalışmamızda hastane mortalitesinin tahmininde ROC eğrisi altındaki alan RIFLE, AKIN ve KDIGO sınıflamaları için sırasıyla benzer şekilde 0.956, 0.957, 0.956 olarak anlamlı bulun. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda RIFLE, AKIN ve KDIGO sınıflamaları arasında mortalite tahmininde anlamlı bir fark bulunamamıştır. Anahtar kelimeler: Akut böbrek hasarı, Kardiyak cerrahi, Hastane mortalitesi |
5. | Cohen Endobronşiyal Bloker Yerleştirmesinde Fiberoptik Bronkoskop ve Disposcope Endoskopun Karşılaştırması Comparison of Fiberoptic Bronchoscope and Disposcope Endoscope in Cohen Endobronchial Blocker Placement Umut Kara, Emin İnce, Gökhan Özkan, Serkan Senkaldoi: 10.5222/GKDAD.2020.65983 Sayfalar 10 - 16 (820 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, Cohen fleksitip bronşiyal bloker yerleştirilmesinde kullanılan optik görüntüleme yöntemlerinden; fiberoptik bronkoskop (FOB) ve Disposcope® endoskopu (DE) karşılaştırmayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada tek akciğer ventilasyonu için bronşiyal bloker yerleştirilen 40 hasta randomize olarak FOB grubu (n=20) ve DE grubu (n=20) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastaların demografik ve klinik özellikleri, Cormack-Lehane sınıflaması, bronşiyal blokerin yerleştirme süresi ve kolaylığı kaydedildi. BULGULAR: DE grubunun ortalama bronşiyal bloker yerleştirilme süresinin (196±32 sn); FOB grubunun bronşiyal bloker yerleştirilme süresine göre (244±21 sn) daha kısa olduğu tespit edildi ve istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Hem FOB hem de DE gruplarında; sağ ana bronşa yerleşimin, sol ana bronştan daha kolay olduğu bulundu (p <0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Torasik cerrahi pratiğinde Disposcope® endoskop kılavuzluğunda Cohen flexitip bronşiyal bloker yerleştirilmesi, kısa ve kolay yerleşimi ile, tek akciğer ventilasyonu için uygun bir seçenektir. |
6. | Vokal Kord-Karina Mesafesinin Disposcope Endoskop ile Ölçülmesi ve Vücut Yüzey Anatomik Ölçümleri ile Korelasyonunun Belirlenmesi Measurement of Vocal Cord-Carina Distance with Disposcope Endoscope and Determination of Correlation with Anatomical Measurements of Body Surface Ünal Karataş, Umut Kara, Gökhan Özkan, Emin İnce, Serkan Senkal, Vedat Yildirimdoi: 10.5222/GKDAD.2020.36449 Sayfalar 17 - 25 (1362 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Entübasyon işlemi sırasında endobronşiyal entübasyon, vokal kord ve sinir basısı, baş boyun hareketine bağlı beklenmedik ekstübasyon gibi komplikasyonların önüne geçebilmek için tüp ucu trakea içerisinde uygun seviyede yerleştirilmelidir. Vokal kord-karina mesafesi kısa olan hastalarda tüp ucu yerleşimi ile ilgili problemlerin daha sık yaşanabileceği gözönünde bulundurulduğunda bu hastaların önceden tahmin edilmesi, bu gibi komplikasyonları önleyecektir. Biz de bu amaçla çalışmamızda vokal kord-karina mesafesi ile vücut yüzey anatomik ölçümleri arasında bir korelasyon olup olmadığını araştırdık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 200 hasta dahil edildi. Hastaların çeşitli havayolu ölçümlerinin yanı sıra farklı vücut yüzey anatomik ölçümleri kaydedildi. Endotrakeal entübasyonu takiben Disposcope cihazı yardımı ile endotrakeal tüp üzerine yerleştirilen çizgiler kullanılarak vokal kord-karina mesafelerini hesapladık. BULGULAR: Kadın ve erkeklerin ortalama vokal kord karina mesafesi 13,1±1,9 cm olarak bulundu. Hastalardan 9’unun (%4,5) vokal kord karina mesafesi 10,5 cm veya daha azdı. Toplam 34 hastada (%17) vokal kord karina mesafesi 11,2 cm’nin altında olup vokal kord karina mesafesinin kısa olduğu tespit edildi. Vokal kord karina mesafesi ile en iyi korele olan anatomik ölçümler sırasıyla sternomental mesafe (r=0,358), boy (r=0,270) ve ulnar uzunluk (r=0,256) olarak bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Vücut yüzey anatomik ölçümleri ile vokal kord karina mesafesi arasındaki korelasyonların zayıf olduğunu tespit ettik. Vokal kord karina mesafesi kısa olan hastaların vücut yüzey anatomik ölçümleri ile önceden tahmin edilmesinin hala zor olduğunu düşünmekteyiz. İşaret çizgilerinin tüp ucuna olan uzaklığı 10 cm’den küçük olan endotrakeal tüplerin, Türk erişkin hastaların büyük çoğunluğunda güvenle kullanılabileceği sonucuna vardık. |
7. | Açık Kalp Cerrahisinde Diyabetik Hastalarda Preoperatif Albümin Değerinin Renal Fonksiyon Üzerine Etkisi The Effect Of Preoperative Albumin Level on Renal Function In Diabetic Patients in Cardiac Surgery Nurşen Tanrıkulu, Babürhan Özbekdoi: 10.5222/GKDAD.2020.64326 Sayfalar 26 - 31 (1047 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Açık kalp cerrahisinde albümin düşüklüğü postoperatif dönemde mortalite ve morbiditeyi arttıran önemli bir risk faktörüdür. Diyabet proetinüri ile albümin kaybına neden olarak bu klinik durumu etkileyebilir. Bu çalışmada preoperatif albümin değerlerinin ve diyabet mellitus (DM) varlığının postoperatif renal yetmezlik üzerine etkileri araştırıldı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kliniğimizde 01.01.2015-31.12.2019 tarihleri arasında kardiyopulmoner baypas eşliğinde koroner arter baypas cerrahisi yapılan hastalar retrospektif olarak incelendi. Preoperatif dönemde diyaliz tedavisi alan, ejeksiyon fraksiyonu %50’nin altında olan ve acil cerrahi yapılan hastalar çalışma dışında bırakıldı. Hastalar ameliyat öncesi serum albümin seviyelerine göre 3 gruba ayrıldı. Serum albümin düzeyi ≥3,5 mgr/dl olan hastalar Grup 1; 2,5-3,5 mgr/dl arasında olanlar Grup 2; ≤ 2,5 olan hastalar Grup 3 olarak adlandırıldı. Daha sonra bu 3 grup DM varlığına göre 2 alt gruba ayrıldı. BULGULAR: Çalışma periyodunda koroner arter baypas cerrahisi uygulanan 308 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, peroperatif verileri ve operatif verileri benzerdi. Postoperatif dönemde renal replasman tedavisi gereksinimi ise Grup 2 ve Grup 3’de Grup1’e oranla daha yüksek idi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Preoperatif serum albümin düşüklüğü postoperatif dönemde akut bmbrek yetmezliği gelişimi için bir risk aktörü olup, DM varlığı bu durumu olumsuz etkiler. Postoperatif dönemde bu hastaların yakın takibi mortalite ve morbiditeyi azaltmaya olumlu katkı sağlar. |
8. | Serum Fosfat Düzeyinin Yoğun Bakım Ünitesinde Yatan, Mekanik Ventilatör Tedavisi Gören ve Septik Şok Nedenli Akut Böbrek Hasarı Nedeniyle SRRT Uygulanan Hastalarda Yirmi Sekiz Günlük Mortalite Üzerine Etkileri The Effects of Serum Phosphate on 28-day Mortality in Patients Hospitalized in the Intensive Care Unit, Treated with Mechanical Ventilator Therapy and Treated with CRRT for Septic Shock-Induced Acute Kidney Injury Cem Kıvılcım Kaçar, Osman Uzundere, Deniz Kandemir, Ümit Akol, Abdulkadir Yektaşdoi: 10.5222/GKDAD.2020.76993 Sayfalar 32 - 38 (973 kere görüntülendi) GİRİŞ ve AMAÇ: Fosfat sinyal iletimini, enerji üretimini ve mineral metabolizmasını içeren düzenleyici çoklu metabolik olayda yer alan esansiyel bir mineraldir. Biz bu çalışmada hastaların serum fosfat düzeylerinin fosfat referans değeri olarak verilen 2,5-4,5 mg/dL alt ve üst sınırlarından sapmasının 28 günlük mortalite üzerine etkisini araştırmayı planladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemiz başhekimliğinden yazılı izin alındıktan sonra hasta dosyaları retrospektif olarak taranarak yoğun bakım ünitemizde yatan septik şok ilişkili akut böbrek hasarı nedenli sürekli renal replasman tedavisi gören ve 18 yaş üstü 53 adet hasta çalışmaya dahil edildi. Hastanemiz biokimya laboratuarındaki serum fosfat düzeyi referans arlığı 2,5-4,5 mg/dL olduğundan hastaların ortalama serum fosfat düzeylerinin alt sınır referans aralığı olan 2,5 mg/dL ve üst sınır referans aralığı olan 4,5 mg/dL ye göre istatistiksel değişimleri hesaplandı. BULGULAR: Hastaların ortalama serum fosfat düzeylerinin fosfat alt sınırı olan 2,5 mg/dL ye göre değişimi istatistiksel olarak anlamlı yüksekti 4,14±1,72, p<0,001. Gruplardaki fosfat düzeyleri karşılaştırıldığında Grup 1 de Grup 2 ye göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti p=0,047. TARTIŞMA ve SONUÇ: Fosfat düzeyi mortal hastalarda mortal olmayan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. |
OLGU SUNUMU | |
9. | Kalp Transplantlı Hastada Trakeal Darlık İçin Anestezi Uygulaması: Olgu sunumu Anesthesia for Tracheal Stenosis in a Heart Transplant Patient: A Case Report Yücel Özgürdoi: 10.5222/GKDAD.2020.50251 Sayfalar 39 - 44 (806 kere görüntülendi) Entübasyon sonrası trakeal stenoz önemli bir klinik durumdur. Entübe ve trakeostomize hastaların yaklaşık %5-%20’sinde görüldüğü tahmin edilmektedir. Kalp transplantasyonu uygulanan hastalarda nakil öncesi ve sonrası dönemde, uzun sure entübe kalmaya bağlı olarak trakeal stenoz gelisebilir. Bu çalışmada, kalp nakli öncesi 2 hafta süreyle entübe kalma hikayesi olan, trakeal darlık gelişmesi nedeniyle trakeal rezeksiyon ve anastomoz uygulanan hastada, anestezi deneyimi sunulmuştur. |
10. | Klor Gazı İnhalasyonu Sonrası Akut Atrial Fibrilasyon Acute Atrial Fibrilation After Inhalation of Chlorine Gas Ferdi Gülaşti, Sevil Gülaştidoi: 10.5222/GKDAD.2020.08941 Sayfalar 45 - 49 (1564 kere görüntülendi) Klor gazı nedeniyle zehirlenmelerin en yaygın sebeplerinden biri temizlik maddelerinin karışımıdır. Klor gazı solunmasından sonra göz, boğaz tahrişi, hırıltı, öksürük, nefes darlığı, hipoksemi, hırıltılı, anormal akciğer grafikleri sık bildirilir ve genellikle akciğer şikayetleri görülür. Klor gazının kardiyak etkileri tam olarak bilinmemekte olup, nadiren göğüs ağrısı ve çarpıntı bildirilmiştir. Biz bu olguda temizlik malzemelerinin karıştırılmasından sonra klor gazı toksisitesine bağlı atriyal fibrilasyon gelişen 26 yaşındaki erkek hastamızı tartıştık Bu yazının yayınlanması için yazılı izin hastadan alınmıştır. |
11. | Altta Yatan Koroner Arter Hastalığını Ortaya Çıkaran Karbonmonoksit Zehirlenmesi Olgusu A Case of Carbonmonoxide İntoxication Revealing the Underlying Coronary Artery Disease Senem Girgin, Murat Aksun, Mehmet Ali Coşar, Güler Boşça, Seval Kılbasanlı, Elif Neziroğlu, Sinem Karagöz, Yüksel Beşir, Nagihan Karahandoi: 10.5222/GKDAD.2020.14227 Sayfalar 50 - 53 (801 kere görüntülendi) Karbonmonoksit (CO) intoksikasyonunun, beyin, myokard gibi yüksek oksijen ihtiyacı olan dokularda, ciddi etkileri olabilmektedir. Nörolojik bulgular ön planda olup kardiyotoksik etkiler de sıktır. Önceki çalışmalar ve vaka sunumları; CO zehirlenmesi ile miyokard iskemisi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Literatürde, CO zehirlenmesinin tetiklediği myokard infarktüsü (MI) sonrası, CABG cerrahisi gerektiren vaka sayısı kısıtlıdır. Nörolojik ve solunum sistemini ilgilendiren sıklıkla rastlanan klinik bulgular olmadan, göğüs ağrısı şikayetiyle acil servise başvuran, troponin yüksekliği karboksihemoglobulin düzeyinde artışla birlikte, CO zehirlenmesi sonrası gelişen MI olarak düşünülüp, acil şartlarda anjiografi yapılmış olan ve stent uygulanan, sonrasında ise CABG cerrahisine giden erkek olgu, literatür eşliğinde tartışıldı. |