ISSN 1305-5550 | e-ISSN 2548-0669
Göğüs-Kalp-Damar Anestezi ve Yoğun Bakım Derneği Dergisi - GKD Anest Yoğ Bak Dern Derg: 22 (2)
Cilt: 22  Sayı: 2 - 2016
1.
Kapak
Cover

Sayfa I (462 kere görüntülendi)

2.
İçindekiler
Contents

Sayfalar II - V (536 kere görüntülendi)

DENEYSEL ÇALIŞMA
3.
Ultrasonografi eşliğinde vena jugularis interna kateterizasyonunda iki farklı baş pozisyonunun (nötral pozisyon, 45° rotasyon) işlem süresine ve komplikasyonlara etkisi
Effects of two different head position on access time and complication rates during ultrasound guided internal juguler venous catheterization
Murat Kurt, Asu Özgültekin, Hörmet Aytekin, Ahmet Aytekin, Yaprak Köseoğlu, Osman Ekinci
doi: 10.5222/GKDAD.2016.045  Sayfalar 45 - 49 (1435 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Santral ven kateterizasyonunda, enfeksiyon ve komplikasyon oranları daha düşük olması nedeniyle vena jugularis interna tercih edilmekte, ultrasonografi kullanımı ise başarıyı artırmaktadır. Çalışmamızda yoğun bakımda USG ile santral ven kateterizasyonunda başın iki farklı pozisyonuna (nötral pozisyon ve 45° rotasyon pozisyonu) bağlı vena jugularis internanın yer değiştirmesinin işlem süresi ve komplikasyonlara olan etkisini değerlendirdik.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kateterizasyon işleminin baş karşı tarafa 45° çevrildiği (n=50) ve nötral baş pozisyonunda (n=50) uygulandığı grup olarak olgular rastgele iki gruba ayrıldı. İşlem süreleri ve komplikasyonları kaydedildi
BULGULAR: Vena jugularis internanın karotis artere göre yerleşim yeri, iki grup arasında anlamlı farklılık gösterdi (p < 0,05). Nötral grupta lateral, 45° rotasyon grubunda ise anterior yer değiştirme daha fazla görüldü. İki grup arasında venin çapı, derinliği, girişim sayısı ve süresinde anlamlı fark yoktu (p > 0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: VJİ kateterizasyonu sırasında boyun rotasyonu anatomik işaretlerin görünürlüğünü arttırabilir, ancak artmış boyun rotasyonu VJİ’nin karotis arterin anterioruna gelmesine neden olur ve arter ponksiyon riskini arttırır. Çalışmamızda nötral pozisyonda VJİ’nin anterior yerleşim oranının daha az olmasına rağmen USG eşliğinde girişim yapıldığı için bu durumun arter ponksiyon riskini artırmadığı gösterilmiştir. Nötral baş pozisyonunda işlem sahası daha küçük olduğu için uygulama zorluğu olmasına rağmen, çalışmamızda her iki grupta işlem süreleri açısından fark bulunmamıştır. Bu durumun başa pozisyon verilemeyen travma hastalarında avantaj olabileceği görüşündeyiz.
INTRODUCTION: Internal juguler vein is preferred for central venous catheterization because of lower infection and complication rates and ultrasound guidance increases success rates. We aimed in this study to evaluate the effect of internal juguler vein position in relation to carotid artery depending on the two different head position (neutral position vs. 45 degree rotation) to access time and complication rates.
METHODS: Patients were randomly assigned into two groups as 45° contralateral head rotation and neutral head position group. Access times and complications were recorded.
RESULTS: Position of IJV in relation to carotid artery was significantly different between two groups ( p<0.05). While IJV was laterally positioned in relation to carotid artery in neutral group, 45° head rotation increased the risk of anterior displacement. There was no significant difference between two groups for venous diameter, depth of vein, number of attempts and access time (p>0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In IJV catheterization, head rotation may increase the visibility of anatomical landmarks; on the other hand, as a result of increased head rotation IJV replaces anterior of carotid artery and this position increases carotid artery puncture. In our study, it has been shown that anterior placement of the IJV in the neutral position is less but intervention with ultrasound guidence avoides arterial puncture. In neutral position the procedure area is smaller, this may cause difficulties in practice but between two grups the intervention times were not different. Neverthless we think that this will be an advantage in trauma patients whom head rotation cannot be possible.



4.
Kalp Transplantasyonunda Kantitatif EEG Ve Serebral Oksijenasyonun Birlikte Monitörizasyonu
Monıtorıng Of Quantıtatıve Eeg And Cerebral Oxygenatıon In Heart Transplantatıon
Aslı Demir, Gökçe Selçuk Sert, Rabia Koçulu, Perihan Kemerci, Eda Balcı, Aslıhan Aykut, Ayşegül Özgök, Bahar Aydınlı, Utku Ünal, Ümit Kervan, Mustafa Paç
doi: 10.5222/GKDAD.2016.050  Sayfalar 50 - 54 (1402 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu yazıda kalp transplantasyonu sırasında SedLine monitörü ile ölçülen EEG SEF, PSI değerleri ve NIRS ile ölçülen bilateral serebral oksimetre (rSO2) değerlerinin birbiriyle ilişkisini ve ameliyat süresince gözlenen değişimlerini tartıştık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kalp nakli olmuş 13 erişkin hasta observasyonel çalışmamıza dahil edildi. Demografik- klinik data, intraoperatif hemodinamik, serebral monitörizasyon verileri, mortalite bilgileri prospektif olarak toplandı. Anestezi indüksiyonundan önce(1.dönem), indüksiyondan 5 dakika sonra(2.dönem), kardiyopulmoner baypasa girildikten 5 dakika sonra(3.dönem), kros klemp konduktan 5 dakika sonra(4. Dönem), kardiyopulmoner baypas sonrası 5.dakikada(5. Dönem) ve operasyonun sonunda(6.dönem) bilateral SEF değerleri, PSI değerleri ve bilateral rSO2 değerleri kaydedildi.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 32.7±10.8 bulundu. rSO2 ve SEF değerleri sağ ve sol arasında hiçbir dönemde farklı seyretmedi. Ameliyat öncesi yapılan SEF,PSI-rSO2 ölçümlerinin anestezi indüksiyonunu takiben anlamlı olarak düştüğü ve operasyon boyunca ilk ölçüme göre anlamlı olarak düşük seyrettiği gözlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada indüksiyon sonrası anesteziye bağlı olarak serebral değerlerin beklendiği üzere düştüğü ve operasyon boyunca da benzer şekilde kaldığı gözlendi. Müdahale gerektirecek herhangi bir kritik olay olmadı ancak sınırda ventrikül fonksiyonu olan bu hastalarda anestezi indüksiyonu, revakalarda sternumun açılması, kanülasyon, ciddi aritmiler, kullanılan ilaçlara bağlı hipotansiyon atakları, intrakardiyak trombüs ve buna bağlı emboliler, yeni kalpte gelişebilen ani disfonksiyon gibi birçok durumda multimodal nöromonitörizasyon yol gösterici olabilir.
INTRODUCTION: In this article, we discuss the relationship and intraoperative changes of EEG,SEF, PSI values measured by SedLine® and bilateral cerebral oxymetry(rSO2) values measured by NIRS in heart transplantation
METHODS: 13 adult patients who undergone heart transplantation were included in our study. Demographical, preoperative, intraoperative hemodynamic values; cerebral monitorization and mortality data were collected prospectively. Bilateral SEF values, PSI values and bilateral rSO2 values were collected prior to anaesthesic induction (phase 1), 5 minutes after induction (phase 2), 5 minutes after establishing cardiopulmonary bypass (phase 3),5 minutes after cross-clamping (phase 4), at fifth minute after weaning from cardiopulmonary bypass (phase5), and at the end of the operation(phase 6).
RESULTS: Mean age was 32.7±10.8 years. rSO2 and SEF values did not show any significant difference between right and left hemispheres. Preinduction SEF, PSI and rSO2 values declined significantly after induction and remained significantly lower throughout the operation
DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, cerebral monitoring values decreased significantly after induction and remained low throughout the operation as expected. No neurological adverse events were observed in these cases. Multimodal neuromonitorization can be a lodestar for anaesthetic induction, resternotomies, cannulation, serious arrhythmias, hypotensive periods, embolic events due to intracardiac thrombi and new-onset dysfunction of the donor heart.

5.
İntraoperatif transösefageal ekokardiyografi deneyimlerimiz: 604 hastanın retrospektif analizi
Intraoperative transesophageal echocardiography experiences: retrospective analysis of 604 patients
Nilgün Kavrut Öztürk, Ali Sait Kavaklı
doi: 10.5222/GKDAD.2016.055  Sayfalar 55 - 61 (1077 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyak cerrahide intraoperatif transösefageal ekokardiyografi (TÖE) kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve standart bir monitorizasyon haline gelmektedir. İntraoperatif TÖE gerek cerrahi kararı etkilemekte, gerekse kardiyopulmoner baypas (KPB) sonrası erken değerlendirmeye imkan vermektedir.
Bu çalışmanın amacı kliniğimizde açık kalp cerrahisi sırasında intraoperatif TÖE kullanılan 604 hastada intraoperatif TÖE’nin klinik yararlılığını incelemek ve cerrahi kararlara etkisini ortaya koymaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2014- Şubat 2016 tarihleri arasında Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kalp kapak hastalığı, intrakardiyak kitle veya aort damar cerrahisi sebebiyle opere olan 604 açık kalp cerrahisi vakasının preoperatif transtorasik ekokardiyografi, intraoperatif KPB öncesi ve sonrası TÖE verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Preoperatif ve intraoperatif veriler karşılaştırıldı.
BULGULAR: İntraoperatif TÖE incelemesi sonucu cerrahi karar değişiklik oranı %8.9 olarak bulundu. Bunun %6.6’sı mitral kapak, %1.5’i aort kapak ve %0.8’i triküspit kapakla ilgiliydi. 5 hastada KPB sonrası kontroller sonucu tekrar KPB’a geçilmesi gerekti. Ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (EKMO) gereksinimi olan 5 hastanın kanulasyonu, minimal invaziv kapak cerrahisi sebebiyle kanule edilen 12 hastanın kanulasyonu ve intraaortik balon pompası (IABP) ihtiyacı duyulan 38 hastanın 21’inde yerleşim yeri TÖE ile doğrulandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada 604 hastada intraoperatif TÖE kullanımı ile cerrahi kararın değişme oranı %8.9 olarak bulundu. Bu değişiklik en fazla mitral kapakta ve KABG ile eş zamanlı mitral kapak cerrahisinde gözlendi.
İntraoperatif TÖE kullanımı cerrahi kararı etkilemekte ve KPB sonrası komplikasyonları erken farketmede etkilidir.
INTRODUCTION: Intraoperative transesophageal echocardiography (TEE) has widely used in cardiac surgery, and has become a standard monitoring. Intraoperative TEE should affect surgical decisions and allows early evaluation after cardiopulmonary bypass (CPB).
The purpose of the study investigates clinical benefits of intraoperatif TEE undergoing open heart surgery in 604 patients and reveals the effect of the surgical decision.
METHODS: Between January 2014 – February 2016; preoperative transthoracic echocardiography and intraoperative pre and post-CPB TEE data were retrospective evaluated in 604 patients who were operated due to valvular heart disease, intracardiac mass and aorta surgery in Antalya Training and Research Hospital. Preoperative and postoperative data were compared.
RESULTS: Intraoperative TEE examinations influenced surgical decision making in 8.9%. This related 6.6% in mitral valve, 1.5% in aort valve and 0.8% in tricuspit valve. 5 patients was returned to CPB after evaluated with TEE. 5 patients who was required Extracorporeal membrane oxygenation (ECMO), 12 patients who was canullated to minimal invasive surgery and 21 patients who was required intraaortic baloon pump were controlled with TEE.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the current study, we determined as 8.9% of impact of surgery decision making. This affect was most widely observed in simultaneously CABG and mitral valve surgery.
In conclusion, intraoperative TEE is affect the surgery decision making and is noticed the early complications in post CPB period.

6.
Kalp Cerrahisinde Bir Yıllık İntraoperatif Kan Ürünü Kullanımı Analizi: Hangi Hastalarda? Hangi ameliyatlarda ? Ne Kadar ?
One Year Intraoperative Blood Transfusion Usage Analysis in Cardiac Surgery: Which patients? Which surgeries? How much?
Eda Balcı, Aslıhan Aykut, Gökçe Selçuk Sert, Perihan Kemerci, Rabia Koçulu, Demet Bölükbaşı, Aslı Demir, Seyhan Yağar, Emre Aygün, Utku Ünal
doi: 10.5222/GKDAD.2016.062  Sayfalar 62 - 69 (1120 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Transfüzyon stratejilerini optimize etmek ve preoperatif dönemde önlem alabilmek için yüksek kanama riskindeki hasta alt gruplarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı; kalp cerrahisinde intraoperatif kan ürünü kullanım sıklığının hasta özelliklerine ve cerrahi tipine göre dağılımını araştırmak, sonuçların mortaliteyle ilişkisini saptamaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2015 yılında kardiyak operasyon geçirmiş 1023 hasta retrospektif incelendi. Hastalara ait yaş, cinsiyet, BMI, vaka türü, preoperatif Hb, Htc, INR, aPTT değerleri, kan ürünü kullanım miktarları, kros klemp, KPB ve ameliyat süreleri ile 30 günlük mortalite bilgileri kaydedildi. Hastalar Eritrosit süspansiyonu (ES) kullanım sayılarına göre hiç ES kullanılmayan Grup I, 1-2Ü ES kullanılan Grup II, 3 ve üstü ES kullanılanlar Grup III olmak üzere 3 gruba ayrıldı.
BULGULAR: Tüm hastaların % 43.01’i Grup I’de, %43.1’i Grup II’de ve %13.8’i Grup III’de idi. Yaş, cinsiyet, INR değeri Grup I ve III arasında anlamlı farklı; BMI, ASA risk sınıflaması, Hb/Htc değerleri ile kros/KPB/operasyon süreleri her üç grupta da istatistiksel olarak anlamlı farklı tespit edildi (p<0.001). Vaka türüne göre en fazla ES kullanımı (3.13Ü) re-operasyonlar, en az oranda ES kullanımı ise erişkin konjenital cerrahisiydi. Otuz günlük mortalite oranları tüm hastalar için % 8.1, Grup III’de % 30.3, Grup II’de % 6.3 ve Grup I’de % 2.7 idi (p<0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: İleri yaş, kadın cinsiyet, Kros/KPB/operasyon süresinin uzaması, giriş Hb/Htc değerlerinin düşük olması ve operasyon tipinin ES kullanımını arttırdığı gözlendi. Ayrıca ES kullanımının yüksek olduğu olgularda mortalitenin de arttığı saptandı.
INTRODUCTION: Optimizing the transfusion strategy and to take the measures in the preoperative period, it is necessary to identify the subgroup of patients at high risk of bleeding. The purpose of this study; The frequency of intraoperative blood product use in patients with cardiac surgery and to investigate the properties of the distribution by type of surgery, to determine the relationship between results and mortality.
METHODS: In 2015, 1023 patients have undergone cardiac surgery, were analyzed retrospectively. Patient's age, sex, BMI, case type, preoperative hemoglobin, hematocrit, INR, aPTT, blood product use quantities, cross,CPB,operation duration and 30-day mortality were recorded. Patients were divided into 3 groups, according to the number of red blood cells (RBC) uses, Group I ever used, 1-2 RBC used Group II,≥3 RBC used in Group III.
RESULTS: 43.01% of all patients in Group I, 43.1% in Group II and 13.8% of Group III respectively. Age, gender, INR values between Groups I and III significantly different; BMI, ASA risk classification, the Hb/Htc values and cross/CPB/operation time was found statistically significant different in all three groups(p<0.001). Maximum use of the RBC according to the type of case(3.1Ü)re-operation, while the minimum rate of use of RBC was surgical adult congenital surgery. The mortality rate of8.1% for all patients,30.3% in Group III, 6.3 % in GroupII and 2.7% in GroupI(p<0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Advanced age,female sex,extension of the duration of operation/CPB/Cross, low entrance Hb/Htc values and the type of surgery to increase the use ofRBC. With the increase of use RBC has been found that increased mortality.

7.
Mekanik Destek Cihazı Olan Ve Olmayan Olgularda Kalp Transplantasyonu Sonuçlarımız
Heart Transplantation Results: Transplantation & After Lvad Transplantation Cases
Gökçe Selçuk Sert, Aslıhan Aykut, Eda Balcı, Perihan Kemerci, Rabia Koçulu, Aslı Demir, Ayşegül Özgök, Ertekin Utku Ünal, Doğan Sert, Sabit Kocabeyoğlu, Ümit Kervan, Mustafa Paç
doi: 10.5222/GKDAD.2016.074  Sayfalar 70 - 74 (1991 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Sol ventrikül mekanik destek cihazı (LVAD) yerleştirilmesi kalp nakli için uygun donör bulunana kadar hastalara bekleme şansı verir. Ancak LVAD’li hastalara yapılan transplantasyon prosedürünün bir takım zorlayıcı koşulları vardır. Bu sunumda doğrudan trasplantasyon ve LVAD sonrası transplantasyon yapılan vakalarımızı değerlendirdik.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemiz transplantasyon ekibince son 1.5 yıl içinde yapılan doğrudan transplantasyon uygulanan ve LVAD sonrası transplantasyon yapılan vakalar geriye dönük incelendi. Kullanılan LVAD tipi, LVAD takıldıktan sonra transplantasyona kadar geçen süre, morbidite, mortalite ve taburculuk bilgileri edinildi.

BULGULAR: Doğrudan transplantasyon yapılan 10 hasta, LVAD sonrası transplantasyon yapılan 12 hasta değerlendirildi. LVAD süreleri 1 gün ila 1 yıl arasında değişmekteydi. LVAD sonrası transplantasyon yapılan 12 hastanın 5 tanesinde mortalite ve 1 tanesinde morbidite ile taburculuk saptandı. Bu grupta 7 hasta, doğrudan transplantasyon yapılan grupta ise 10 hasta problemsiz taburcu oldu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: LVAD sonrası transplantasyon yapılan hasta grubunda doğrudan transplantasyon yapılanlara göre mortalite daha yüksek görüldü.LVAD hastalarında reoperasyon ve hemoliz nedeniyle kanama ihtimali artar. Hastanede yatış, açık kalp ameliyatı geçirmiş olma ve vucüdun dışına uzanan güç kablosu mevcudiyeti nedenleriyle enfeksiyon ihtimalleri yüksektir. Enfeksiyon ve kanamadan dolayı artan komplikasyonlar mortaliteyi ve morbiditeyi arttırmaktadır.
INTRODUCTION: Left ventricular assist devices (LVAD) give a chance to patients with end stage heart failure to live until a suitable heart is found for cardiac transplantation. However, transplantation procedure have some compelling conditions in patients with LVAD. In this study, we evaluate our cardiac transplantation patients with LVAD and non LVAD.
METHODS: The medical records of cardiac transplantation patients with and without LVAD who were performed in last 1.5 years by our hospital transplantation team were retrospectively reviewed. Type of LVAD, duration on LVAD, morbidity, mortality and discharge data were collected.
RESULTS: Ten patients underwent transplant as a primary surgery and 12 patients underwent transplant with LVAD. Duration on LVAD were between one day and one year. There were five mortality and one morbidity in LVAD bridged group. All patients with primary transplantation and 7 patients with transplantation after LVAD were discharged without any complications.
DISCUSSION AND CONCLUSION: There was a significant higher mortality in LVAD bridge patients compare with primary transplantation group. Reoperation and hemolysis causes more bleeding in LVAD patients. Infection rate is higher in the bridged patients due to the longer hospital stay, presence of driveline and prior cardiac surgery. Thus, complications regarding infection and bleeding increase morbidity and mortality.

8.
Minimal invaziv mitral kapak cerrahisinde iki farklı yöntem: sağ torakotomi ile minimal invaziv mitral kapak onarımı ve atan kalpte transapikal Neokorda implantasyonu. Erken dönem sonuçlarımız
Two different methods of minimally invasive mitral valve surgery: minimally invasive mitral valve repair via right thoracotomy and transapical off-pump mitral valve repair with Neochord implantasyon. Early results
Ali Sait Kavaklı, Nilgün Kavrut Öztürk
doi: 10.5222/GKDAD.2016.075  Sayfalar 75 - 81 (1824 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde kardiyak cerrahide minimal invaziv cerrahinin kullanımı cerrahi travmayı azaltması, yaşam kalitesini arttırması, kozmetik sonuçlarının daha iyi olması, postoperatif dönemde daha az ağrılı olması, erken derlenme ve operatif mortaliteyi azaltması sebebiyle giderek yaygınlaşmaktadır.
Bu çalışmanın amacı kliniğimizde minimal invaziv mitral kapak cerrahisinde kullanılan farklı iki tekniği ve bu tekniklerin erken dönem sonuçlarını incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2014-Şubat 2016 tarihleri arasında Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mitral kapak patolojisi sebebiyle minimal invaziv cerrahi uygulanan 24 açık kalp cerrahisi vakasının (sağ torakotomi ile kardiyopulmoner baypas eşliğinde minimal invaziv mitral kapak cerrahisi (STMİMKC) ve sol torakotomi ile atan kalpte neokorda implantasyonu (AKTANİ) verileri retrospektif olarak değerlendirildi.
BULGULAR: STMİMKC grubunda 12 hastaya mitral ring ile kapak tamiri yapılırken AKTANİ grubunda 12 hastaya neokorda implantasyonu yapıldı.
Ameliyat süreleri, mekanik ventilasyon süreleri ve postoperatif dönemde yoğun bakımda kullanılan kan miktarı AKTANİ grubunda anlamlı olarak düşük bulundu (P=0.020, 0.045 ve 0.036). Yoğun bakımda ve hastanede kalış süreleri her iki grupta da benzerdi.
STMİMKC grubunda 1 hasta postoperatif 6. saatte kanama sebebiyle tekrar operasyona alındı. STMİMKC grubunda 2 hastada postoperatif dönemde atelektazi gelişti. İnotrop ilaç infüzyonu kullanımı STMİMKC grubunda anlamlı olarak yüksek bulundu (P=0.032)
Hiçbir hastada postoperatif dönemde ve taburculuk sonrası ilk 3 aylık süre içinde mortaliteye rastlanmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: STMİMKC ve AKTANİ teknikleri güvenli ve uygulanabilir tekniklerdir. Her iki tekniğin de kısa dönem sonuçları olumludur. Uygun hastalarda AKTANİ, mekanik ventilasyon ve hastanede kalış sürelerini kısaltır. Postoperatif kan kullanım oranını azaltır. Bununla beraber yöntem belirlenmesinde en önemli kriter uygun hasta seçimidir.
INTRODUCTION: Minimally invasive surgery is used as an alternative method to conventional surgery in patients undergoing cardiac surgery. It provides to reduced surgical trauma, improved quality of life, better cosmesis, less painfull, early recovery, reduced operative mortality.
The aim of current study is to investigate different techniques which are used in minimally invasive mitral valve surgery in our hospital and to evaluate the early results.
METHODS: Between January 2014-February 2016; 24 patients undergoing minimally invasive surgery due to mitral valve pathology (minimally invasive mitral valve surgery via anterolateral thoracotomy (STMIMKC) and transapical off-pump mitral valve repair with Neochord implantation(AKTANI)) in Antalya Training and Research Hospital were evaluated retrospectively.
RESULTS: Mitral valve repair with mitral ring was performed in 12 patients in group STMIMKC. Neochord was implanted in 7 patients in group AKTANI.
Duration of surgery, duration of mechanical ventilation and amount of blood used in postoperatively was statistical lower in group AKTANI (P=0.020, 0.045 ve 0.036). Duration of intensive care and hospital stay was similar in both group. One patient in group STMIMKC was reoperated because of bleeding in postoperative 6th hour. Atelectasis was observed in two patients in group STMIMKC. Inotropic drug used was statitical higher in STMIMKC group (P=0.032).
There was no mortality in both groups in postoperative three months.
DISCUSSION AND CONCLUSION: STMIMKC ve AKTANI techniques are safety and feasible. Both techniques have positive short-term results. AKTANI is shortened the duration of mechanical ventilation and hospitalization and reduced the postoperative blood usage.
Patient selection is the most important criteria to appropriate method selection.

OLGU SUNUMU
9.
Off-pump Koroner Arter Baypas Sırasında Oluşan Serebral Emboli
Cerebral Embolism During Off-pump Coronary Artery Bypass
Ahmet Selim Özkan, Mehmet Akif Durak, Neslihan Altunkaya, Yusuf Ziya Çolak, Mahmut Durmuş
doi: 10.5222/GKDAD.2016.082  Sayfalar 82 - 85 (1072 kere görüntülendi)
Off-pump koroner arter baypas (OPKAB) fizyolojik dolaşım ve solunum fonksiyonlarını koruması nedeniyle kardiopulmoner baypasa (KPB) göre alternatif bir yöntemdir. İnme baypas cerrahisinin majör komplikasyonlarındandır ve OPKAB’de daha nadir görülmektedir. Bu olgu sunumunda, off-pump koroner arter baypas sırasında serebral emboliye bağlı orta serebral arter(MCA) infarktı gelişen olguyu sunduk.
Off-pump coronary artery bypass (OPCAB) was an alternative method to cardiopulmonary bypass (CPB) due to the protection of physiological circulation and lung function in recent times. Stroke is a major complication of bypass surgery and seen more rarely during OPCAB. In the present case, we presented middle cerebral artery (MCA) infarction due to the cerebral embolism during OPCAB.

10.
İntraatriyal Anjiosarkoma Bağlı Kardiyak Tamponad Gelişen Hastada Anestezi Yönetimi
Anesthetic Management of Cardiac Tamponade due to Intraatrial Angiosarcoma
Ahmet Selim Özkan, Osman Kaçmaz, Sedat Akbaş, Feray Erdil, Mahmut Durmuş
doi: 10.5222/GKDAD.2016.086  Sayfalar 86 - 88 (1414 kere görüntülendi)
Anjiosarkomlar nadir görülen kardiyak tümörlerdir ve mortaliteleri yüksektir. Genelde nonspesifik bulgularla başvururlar ve agresif seyirlidirler. Kitlenin büyüklüğüne bağlı olarak sağ ventrikül dolumunun engellenmesi nedeniyle hemodinamik instabilite gelişebilir. Bu nedenle anestezi yönetimi özellik arz eder. Bu olgu sunumunda, sağ atriyal anjiosarkoma bağlı kardiyak tamponad gelişen hastadaki anestezi yönetimi sunuldu.
Angiosarcoma is a rare cardiac tumors and mortality is high. Patients with angiosarcoma generally present with nonspecific symptoms and angiosarcoma tumors are aggressive. Hemodynamic instability can develop due to the blocking of right ventricular load depend on the tumor size. Therefore, anesthetic management is important. In this case, anesthetic management of patient were presented with cardiac tamponade depending on right atrial angiosarcoma.

11.
İntraoperatif nöromonitorizayon ile yaşama dönüş
Return to life with intraoperative neuromonitoring
Gökçe Selçuk Sert, Rabia Koçulu, Demet Bölükbaşı, Aslı Demir, Ayşegül Özgök, Seyhan Yağar, Ayşenur Paç, Doğan Sert, Sabit Kocabeyoğlu, Ümit Kervan, Mustafa Paç
doi: 10.5222/GKDAD.2016.089  Sayfalar 89 - 92 (1064 kere görüntülendi)
Pediatrik kalp yetmezliği hastalarında medikal tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda ventrikül mekanik destek cihazları hastalara yaşam şansı sunan bir alternatiftir. Ancak bu cihazların yüksek maliyeti nedeniyle hasta seçiminin iyi yapılması gerekir. Sol ventrikül destek cihazı(LVAD)yerleştirilmesi için spontan kalp ritminin devamı ve normal serebral fonksiyonların olması gerekir. Biz bu sunumda akut kardiyak yetmezlikle hastanemize başvuran bir pediatrik hastanın intraoperatif nöromonitorizasyon ile kalp nakline kadar giden sürecini sunmak istedik.
In patient with pediatric heart failure, when the medical therapy is inadequate, ventricular assist device equipments are an alternative that offers the chance of life to patients. However, patient selection must be good because of the high cost of these devices. It is needed that continuous spontaneous heart beats and normal cerebral function for implanting LVAD. We talk about a pediatric patients admitted to our hospital with acute cardiac failure leading up to heart transplantation with intraoperative neuromonitoring.

LookUs & Online Makale